13.06.2009

Babam'a...

“Sen gittin gideli dünya daha kolay yada daha iyi bir yer olmadı,
Ama ben daha iyi bir insan oldum.” dedim babama…


Gerçektende son 6 ayda hayatım tepetaklak oldu, tamamen değişti… Ki çoğunuz birebir tanığı oldunuz… Ama o zaman başka başka hayallerim vardı babama dair. Öyle ki önce İstanbul’u keşfedecektik beraber, sonra ise yakın çevremizi… Tek tek plan yapmıştık hastane odamızda… Gelen gidenin ayakları kesildiğinde, annemi gönderdikten sonra başlıyorduk planlarımızı yapmaya… Nerelere gideceğiz, saat kaçta evden çıkacağız, yanımıza alacaklarımız… hiçbir şeyi unutmuyorduk, tabii annemi deJ Şimdi ise onunla yaptığımız planları hatırlayabiliyorum yalnızca…
Hayat ne kadar kısa ve ne kadar beklenmedik… Birgün kontrole gidiyoruz diye çıktık evimizden, akşam geleceğimizi düşünerek… Önce acilde ilk müdahaleyi yaptılar sonra ise servise yatırdılar bizi… Sadece beş gün kalıp evimize dönecektik yanımızda yeni bir makinayla… İlk başta senin kalmana gerek yok dedi babam, gün ilerledikçe “ ben korkuyorum kalır mısın benimle diye sorduğunda zaten gitmeye niyetim yoktu ki dediğimde derin bir ohh çekti gözlerimin içine bakarak… Beş gün geçti, iki gün daha dedi doktorumuz. O günler hastanede geçirmiş olsak bile o kadar güzeldi ki. Saatlerce konuştuk, dertleştik, beraber hayal kurduk babamla. Son gece eşyalarımızı hazırladık sanki tatil dönüşü otel odasında bavullarımızı toplarmışcasına. Bir kısmını annem götürdü kalanını ise Berna Abla. Ama sabah olup, iki gün daha dediklerinde babamı zorla ikna ettim. Bir gün daha kalma fikrinden nefret ettiği halde, sen istiyorsan kalırım dedi gözyaşlarımı silerken. Ama iki günü tamamlayamadan kendi ellerimle bıraktım onu yoğun bakıma.

Son gece, istediği için gecenin bir yarısı kalkıp gelen annem yanıbaşında otururken seneler önce kuzenimin “umarım annenle babanın ki bir evlilik yaparsın” dediğinde aman istemem deyişim geldi aklıma. Ama bu sefer keşke dedim, onlarınkinin yarısına benzeyen bir ilişkim olsa ne kadar şanslı sayarım kendimi. O anda ne hastalık vardı, ne ben nede dünyanın geri kalanı. Annemle babamı izlerken ilk defa gerçekten aşkın, sevginin ne olduğunu anladım ben. Yüzyıllardır söylenen, her türlü dergide, televizyon programlarında dile getirilen, yazıla gelen cümleler silinmiş, işin özü kalmıştı.

Çoğunuz biliyorsunuz zaten yaşadığımız süreci, o geceden sonra karşıladığımız yeni günün bizim için daha acı ve zor bir süreci başlattığını… Yoğun bakıma girerken, herkesin aksine sadece iki – üç gün sonra evimize gideceğimize inanıyordum ben… Hergün onun yanında geçirmeme izin verdikleri o kısıtlı dakikalarda babama dediklerim de yürekten samimiydim… “Çok çekiyorsun biliyorum, burada olmaktan nefret ediyorsun biliyorum ama benim için, bizim için dayanacağını, savaşacağını da biliyorum. Seni seviyorum ve sana ihtiyacım var. Aramızda sadece bir kapı var, seninle girdik ve çıkmak için seni bekliyorum. Seni seviyorum baba. Herkes burada. Yaptığımız planları unutma sakın. Hayatı yaşamaya yeniden başlayacağız. Ne olur sabret ve dayan. Sana hep seni ne kadar sevdiğimi söyledim ama bunun ötesinde babam olduğun için teşekkür ederim. Dünyaya binkez daha gelsem ve seçme şansım olsa binkez daha seni seçerdim.” Bana hiç hayır demedi babam, hiç umudumu kırmadı. Ama şimdi anlıyorum benim boş hayellere kapılmamamı da istemedi. Babam bekledi, benim kabul etmemi, ayakta kalacağıma, hayata devam edeceğime söz vermemi, onun huzurlu bir şekilde gitmesine izin vermemi bekledi … Ayakta ve güçlü durabileceğimizi görmeyi ve inanmayı bekledi. Ne zamanki o bizden emin oldu, ne zamanki ben artık gideceğini görmeye başladım ve kabul ettim babam gitti. Benden emin oluncaya kadar tutundu ve sonra hep yanımda olmak üzere yer değiştirdi; gözümden gönlüme yükseldi.

Ne kadar düşünseniz de, neler dense de gönül bu, mantığınızı devreye sokamadığınız zamanlar veya durumlar var. İnsan kaç yaşında olursa olsun anne baba kaybı için daha çok erken oluyormuş. Ne kadar söz versenizde dayanmak, isyan etmemek zor oluyormuş. Babama yada Allah’a isyan etmedim hiç, aksine bunun da yaşamam gereken bir deneyim olduğunu ve bunu eninde sonunda fark edeceğime inandım, hala daha inanıyorum.

Babamdan sonra fark ettim ondan ne kadar çok şey öğrendiğimi, ne çok hayat dersi aldığımı, baba- kız ilişkisinin ötesinde ne iyi dost olduğumuzu ve birlikte yaşadığım, çok iyi tanıdığım babam hakkında bilmediğim yada bilip de farkında olmadığım ne çok şey olduğunu…

İnsan hayatında dost biriktirmenin önemini anladım onun sayesinde; yıllardır eve kapanmak durumunda kalsada, onu uğurlamaya gelen insanları, onların dilinden, gözünden, yüreğinden babamı dinledim… Üniversiteden mezun olduğunda, hala taktığı altın rozetini babamın hediye ettiğini anlatan eczacı Ayşe abla’dan, muayenanesini açtığında ilk hastası olan babamın “akrabam ucuz yapar diye değil sen kazan diye geldim” dediğini anlatan dişçimiz Neşe Abla’dan, babasını kaybettiğinde şimdi sana soğuk olur, üşürsün diye ona palto ve bot gönderdiğini anlatan eniştemden ve daha bir sürü insandan dinledim babamı...

Ben tutulan kinlerin, yaşanan kızgınlıkların önemsiz olduğunu, acılarda ve mutluluklarda istemem diye burun kıvırdığım insanlarla kucaklaşmaya ne kadar ihtiyacım olduğunu babamdan öğrendim…

Ortaokul arkadaşım Lale’nin, en zor zamanında yanında olamadığım için beni yaşamından silmesinde haklı olduğunu; zor zamanlarda ama’lara, iş yoğunluğuna sığınmamak gerektiğini, ne olursa olsun bunların gerçek olsalar bile bahane olmaması gerektiğini babamdan öğrendim…

Sabretmeyi öğrendim… Beklemeyi başardım onun sayesinde…

Yaşamın ne kadar kısa olduğunu, asıl olanın plan yapmak değil yaşamak olduğunu öğrendim…

Ben babamla öğrendim ne kadar güçlü olduğumu; sadece bana değil çevresindekilere de anlattığını, bununla gururlandığını yakınlarımızdan, doktorundan ve ona bakan kat hemşiresinden de dinledim…

Zaman her şeyin ilacıdır dedim belki de yüzlerce kez çevremdeki insanlara… Anladım ki zaman her şeyin ilacı değil, aslında hiçbir şeyin ilacı değil… Sadece insanın bu acıyla yaşamayı öğrenebildiğini, zamanın buna yaradığını öğrendim…

Ve Şöhret’ciğim senin sözün olan “içine adam kaçmış adam”ın ne demek olduğunu babamla anladım ben, daha doğrusu fark ettim…

O günden bu yana sanki derin bir uykudaydım ben… Bu satırları yazmak zor oldu, tüm bir günü şu kısa ama bir o kadar da uzun yazıya harcadım… Bu mektup bizim yanımızda olan dostlarımız kadar babama da aynı zamanda... Ve benim tıpkı babamın istediği gibi hayata tekrar sarılışım, zor olsa da…

Teşekkür ederim yanımda olduğunuz ve yüreğinizde olmama izin verdiğiniz için..

6.06.2009

Sen gittin gideli...

Sen gittin gideli ne dünya daha güzel oldu nede hayat daha kolay...
Ama ben daha iyi bir insan oldum...